Belirsizlik Denizinde Yol Almak

Tarafından Yayınlandı
Tolga Yanaşık

Gemimizi yüzdürdüğümüz denize, belirsizlik denizi demek doğru mu ?

Birçok uzmana göre içinden geçtiğimiz döneme VUCA adı veriliyor. İngilizce kelimelerin baş harflerinden türetilmiş bu kelime, kısaca, değişkenlik (volatility), belirsizlik (uncertainity), karmaşıklık (complexity), muğlaklık (ambiguity) gibi durumların bir arada bulunduğu durumu tarif ediyor.

2011 yılına ait bir araştırmada (1) bulduğum yukarıdaki görsel farklı endüstrilerin içinden geçtiği türbülanslı dönemleri ölçmüş. Görüldüğü üzere 1990 – 2010 arasında türbülanslı dönemlerin sıklığı, süresi ve şiddeti giderek artmış. Günümüzde bunun azalmak bir yana, daha da artan bir eğilim izlediğini düşünmemek çok zor.

Yeni iş dünyası dörtlü fırtına (değişkenlik, belirsizlik, karmaşıklık, muğlaklık) etkisi altında. Türk üreticilerini bu çalkantılı denizde ne bekliyor ?

Benim esas merak ettiğim ülkemiz sanayi sektörünü böyle bir dönemde nelerin beklediği. Bu makalemde okuduğum çeşitli raporlardan alıntılarımı sizinle paylaşacağım.

Yukarıdaki grafik (2), yıllık cirosu ortalama 2 milyar TL olan dünya üzerindeki 85 adet üretici ile yapılan anketin önemli sonuçlarından birini gösteriyor. Üretimi kaydırmak, bir üreticinin satış yaptığı pazarla arasındaki ilişkiyi tanımlıyor. Uzağa kaydırmak, iç pazarından ayrılıp hedef pazarlarına yakınlaşmayı; yakına kaydırmak, kendi iç pazarına yakın coğrafyada üretim yaptırmayı; içeri kaydırmak ise kendi iç pazarında üretim yapmak anlamına geliyor.

Başta Çin olmak üzere Asyalı üreticilerin artık ucuz iş gücü avantajı yaşadığı kendi ülkelerinde üretim yapmaya ilaveten yeni kapasite yatırımlarını hedefledikleri pazarlarda yapmayı tercih etmeye başlamışlar.

Avrupalı üreticiler ise artık uzak doğuda üretim yaptırmak yerine önce yakın coğrafyasında, sonra kendi ülkelerinde üretmeyi yeğlemeye başlıyor.

Amerika sanayisi ise çok daha kesin bir adım atıp büyük oranda üretimi kendi içine kaydırmayı hedefliyor.

Bunun üzerine ülkemizin ihracatını büyük oranda yaptığı Avrupa Birliği’ndeki durumu merak ettim.

Avrupa’nın yüksek alım gücüne sahip en kalabalık nüfusu, “mavi muz” denen bölgede yaşıyor. Görüldüğü üzere (3) mavi muzu hedef alan üreticiler orta ve doğu Avrupa ülkelerini üretim üssü olarak tercih etmekte. Kısacası Türkiye sanayisinin hemen batısında ciddi bir sanayileşme başlamış durumda.

Ülkemizin batı kıyısı, tüm Orta ve Doğu Avrupa büyük bir sanayi atılımına başladı. İhracatının yarısını Avrupa’ya yapan Türkiye bu durumdan nasıl etkilenir ?

Daha önce Çin’in ucuz iş gücüne karşı Avrupa’ya olan coğrafi yakınlığını, yani lojistik maliyet avantajını öne süren Türkiye’nin bu avantajını hala koruyup korumadığını inceleyelim.

Dünya Bankası’nın 2016 tarihli Lojisik Performans Endeksi raporunu (4) okudum. Rapor, ülkeleri altı başlıkta inceliyor ve puanlıyor. Ülkemiz 2007 ve 2016 arasında geçen zamanda puanını %10 arttırmış.

Ancak birçok yabancı üreticinin, kendine üretim üssü olarak seçmeye başladığı ve doğrudan ülkemiz üreticilerine rakip olacak bu coğrafyadaki ülkelerin bizden daha hızlı koşarak 2016’da aradaki farkı kapattığını görüyoruz (5).

Coğrafyamızın bize kazandırdığı doğal lojistik avantajı yitirmeye başlamışız. Doğu Avrupa ve Orta Asya ile eşitlenmek üzereyiz.

Ülkemizin lojistik avantajı gittikçe erozyona uğrarken, bir de üretim maliyetlerine bakalım. Sanayi rekabetçiliğini sağlamak adına asgari ücret uzun zamandan beri baskılanmakta. Ancak Endüstri 4.0‘ın yükselişi ile üretim maliyeti ile insan iş gücü kullanımı arasındaki ilişki bağlantısını kaybetmeye başladı.

TÜSİAD’ın yaptırdığı araştırma (6) gözümüzü açması gereken sonuçlar sunuyor. 2014 itibari ile A.B.D. ortalama üretim maliyetine 100 birim verilirse Türkiye 98 birimde. Hedef ihracat pazarımızı oluşturan Avrupa birliğinin üretim maliyetleri ülkemizden yaklaşık %25 oranında daha yüksek. Uzak doğuda üretim, tahmin edileceği üzere, bizden daha ucuz.

Ancak örnek alırsak Almanya, eğer 10 yıl içinde hedeflediği Endüstri 4.0 yatırımlarını tamamlarsa üretim maliyetlerini %15 aşağı çekecek.

Türkiye eğer yerinde sayarsa, üretim maliyetleri endeksinde Almanya ile arasındaki fark sadece 5 puana inecek. Avrupa pazarında Türkiye ile benzer maliyette üretim yapmaya başlayacak Alman üreticileri ile Türk üreticileri arasında nasıl bir rekabet olur, okuyucuların takdirine bırakıyorum.

Almanya’da üretimin maliyeti ile Türkiye’de üretimin maliyeti arasındaki fark kapanırsa nasıl etkileniriz ?

Tüm bunlar olurken uzağımızdaki dev Çin, Tek Kuşak Tek Yol projesi ile yakınımıza gelmeyi hedefliyor. Kendi mamullerini ve Orta-Doğu Avrupa’da kuracağı üretim tesislerine kendi ham maddesini ulaştırmak için Çin limanlar satın alıyor, lojistik üsler kuruyor ve ülkemizi baştan başa katedecek demir yolu planlıyor. 3. Boğaz Köprüsü de bu demir yoluna ev sahipliği yapacak.

Uzaktaki dev Çin, yakınımıza gelip oturursa nasıl etkileniriz ?

Tüm bu gelişmeler ışığında anlaşılıyor ki Türk sanayicisi, sadece Türkiye’de üretim yaparak bölgesel oyuncu olamayabilir. Büyük holdingler bunu şimdiden görmüş durumda. Arçelik çeşitli kıtalarda yerel oyuncuları satın alıyor, Romanya’da büyük bir beyaz eşya üretim tesisi kuruyor. Sabancı Holding CEO’su Mehmet Göçmen, benim bu makalemdeki düşüncelerimi destekler gibi. Sayın Göçmen diyor ki; “Bu trend, bence yeni yönetim anlayışının özünü oluşturacak şekilde iyi bir şey. Çünkü artık eskisi gibi 10 yıla, 20 yıla bakarak yatırım yapma döneminin sonuna geldik. Belki bu Türkiye’de biraz keskin oldu ama tüm dünyada da ana trend bu.”

Röportajın ana fikri;
Büyük fabrikalar değil küçük ve esnek yatırımlar.

“Dolayısıyla biz kendimizi ufak yapıların yarattığı bütünü yönetebilir hale getirmeye çalışıyoruz ki bu da esneklik verecek. Büyük fabrika yerine küçük ve esnek yatırımlar, uzun vadeyi görebileceğimiz bir yapı. Dolayısıyla daha orta ve ufak yatırımların oluşturduğu bir network.” (7)

Kaptanlık ettiği gemisini (şirketini) belirsizlik denizinde (döneminde) yönetebilecek insanların gelişimini sağlamak; yeni bir çalışan profilinin ortaya çıkması, içine girdiğimiz yeni dönemin önemli işlerinden biri olacak. Veriyi daha çabuk değerlendiren, doğru karar vermesini sağlayacak araç ve süreçleri tesis edecek, bu araç ve süreçlerin çıktılarına dayanarak şirketini yönlendirecek yeni bir çalışan profili gerekiyor. Önce bölgesel, sonra küresel oyuncu olmak isteyen şirketlerin bu profile sahip çekirdek ekiplerle mükemmeliyet merkezleri kurmalarını tavsiye ediyorum. Bu ekip, departmanlar arası iletişimsiz ve işbirliği yapmayan silo mantığının üstüne çıkıp olayları bütünsel değerlendirecek; şirketin performansını arıtırken eş zamanlı maliyetleri düşürecek kararlar verebilecektir.

Şirketlerimiz bu kaptanlık seviyesine nasıl ulaşacak ve belirsizlik denizinin fırtınalarına göğüs görecek ?

Bunun kolay bir çözümü yok. Aşağıdaki karikatürü çok seviyorum.

Ne yapmak lazım ?

Tüm bunların neticesinde bölgesel ve küresel oyuncu olmak isteyen şirketlere yönelik kendi çözüm görüşlerimi paylaştığım devam niteliğindeki makaleme ise buradan ulaşabilirsiniz.

Notlar

İlk olarak LinkedIn’de yayınlandı.

Tolga Yanaşık

Yorumları Görüntüle

Güncel Yazılar

Deponuzda Otomasyon Düşünüyorsanız Size Yoldaş Olacak Bir Danışmana Güvenmeniz İçin 10 Neden

Depo otomasyonu son birkaç yılda dünya çapında hızla yaygınlaştı. Yine de küresel olarak, depoların ve…

2 yıl Önce

Detay Çizelgelemede Uyarı Mekanizmaları ve Senaryo Yönetimine Kısa bir Bakış

Kavram olarak baktığımızda operasyonel planlama yapabilmek için asgari koşulda tutarlı ve sürdürülebilir verilere ihtiyaç duyulur…

2 yıl Önce

Planlama Gözünden ERP ile APS Farkları

ERP Neden var? ERP sistemleri en basit anlamıyla farklı iş süreçlerine ait iş faaliyetlerini yönetmek…

2 yıl Önce

Simülasyon, Üretim Operasyonunuzun Geleceğine Açılan bir Penceredir

Modelleme ve simülasyon kavramları, ABD Ulusal Mühendislik Akademisi ve Ulusal Araştırma Konseyi tarafından “üretim performansı…

3 yıl Önce

Verimli Depolar için 25 Öneri

Depo verimliliği, bir lojistik tesiste veya fabrikada elleçleme maliyetlerini azaltır, üretkenliği artırır ve müşteri hizmetlerinde…

3 yıl Önce

Stratejik Şebeke Tasarımı – Kısa Vadeli Kararlar mı, Uzun Vadeli Stratejik Planlama mı?

Dijitalis olarak gerçekleştirdiğimiz tedarik zinciri şebeke optimizasyonu projelerinin çoğu müşterilerimizin o dönemdeki ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir.…

4 yıl Önce

Kullanıcı deneyimini iyileştirmek için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanıyoruz. Detaylı bilgiye Gizlilik ve Çerez Politikası sayfamızdan erişebilirsiniz.